Bayram
izlenimleri-1-
Bayram medyası diye bir şey var
ki; bayramı algılayışları Türkiye ve dünya müslümanlarının algısı ile ne derece
uyumlu merak ediyorum. Artık klasik haline gelen bu haberlerin bayramın
kutsallığını gölgelediği su götürmez bir gerçektir. Klasikler, her zaman
değerlidir aslında. Fakat, Türk medyasının dini olguları değerlendiriş biçimi o
kadar maddeci, o kadar ruhsuz ki her bayram aynı haberleri duymaktan
rahatsızız.
Efendim,
bayramda hangi siyasetçi bayramı nerede karşılayacak haberleri ki insanların
bunlarla ilgilendikleri yok. Kurbanı ‘’et’’e bağlı kılanların konusu yine et ile ilgili oluyor. Kavurma tarifleri, et
nasıl saklanır, formumuzu bayram boyunca nasıl koruyacağız v.s haberleri de
bunun bir alametidir kanımca. Ramazan bayramı nasıl ‘’şeker bayramı’’ değilse;
Kurban bayramı da ‘’et bayramı’’ değildir. Yine bayramı tatil olarak
algılayanların ilgisi yol ve hava durumu olacaktır. Bayramda havalar nasıl,
trafik durumu iletileri de bunun bir göstergesi olsa gerek. Bayram maceraları
da cabası. Kaçan boğalar, acımasız ve kendinlerini kesen kasaplar…
Efendim, bayramımızı bayram etmeye çalışalım.
Kutsallığın içimize çeke çeke bayram yaşamak bizim elimizde.
Bayram
İzlenimleri -2-
Yaşadığımız çağda bizi mutlu eden çok az şey
var. Çağımız kaos, depresyon, stres, huzursuzluk, tamahkarlık çağı. Dinginliğin
yerini kaos, huzurun yerini stres-depresyon, paylaşmanın yerini bencillik,
kanaatin yerini tamahkarlık aldı. Kemal Sayar’ın deyimiyle insanlık tam da bir
ruh krizinin ortasında. İşte böyle bir dünyada bayramlar kapımızı çalıyor ve
bize mutluluk ikram etmek istiyor. Kapıyı açma vakti gelmedi mi? Tabi ki buyur
ediyoruz. Çünkü çok ihtiyacımız var.
Bayramı kırsalda geçirmek en istediğim
şeylerdendir. İnsan ilişkileri hala çok taze, hala çok sıcak ve samimi. İnsanın
doğası bunu arzular. Samimiyetle sıkılan eller, güler yüz, yürek yüreğe
selamlaşma bizim arzumuzdur. Bunu, şehirde kaybetmeye doğru gittiğimizi pekala
söyleyebiliriz. O sebeple kırsalda bayram farklıdır. Küçük bir Karadeniz
kasabasındayım. Bartın Kurucaşile’de…İlk dikkatimi çeken, henüz namaz vaktine
bir süre var iken sokakların boş, caminin ise dolu dolu olmasıydı. Her bayram
vakti namaza ucu ucuna yetişen ben, bu sefer bunu kırmak üzereyim işte…Namaz
sonrası bereket yağıyor üzerimize sağanak sağanak. Aynı zamanda kardeşlik,
bayram çoşkusu ve mutluluğu…Herkes birbiriyle bayramlaşıyor… Yüzler gülüyor.
Mutsuzluk rafa kalkmış. Yol boyunca çaya, kahvaltıya davet edenler… Balıkçılara
selam veriyoruz. Onlar bugün de Allah’ın verdiği rızkı kovalıyorlar…
İnsanlığın doğasında şehir yaşamı
yoktur. İnsanlık, kırsala dönüş yapacak.Zaten bizim toplumuzda öyle değil mi?
Şunu hep işitiriz: ‘’ Emekli olayım, bir dakika durmam bu lanet şehirde!’’
Bayram, bayram ola; mutluluklar getire…
Bayram
İzlenimleri-3-
Bayramların klasik tartışma
konularından biri de kesilen hayvanlara karşı insanların hassasiyeti. Ben
bunların birçoğunun samimiyetine inanmakla birlikte; İslam’ı hayvan haklarına
saygı göstermeyen bir medeniyet; kurban ibadetini vahşet, katliam, vicdansızlık olarak
nitelendiren yakıştırmalara katılmam mümkün değil. Hatta, bunlardan bazıları
haddi olmayarak kurbanın yasaklanmasını bile söyleyecek kadar ileri
gidebiliyorlar.
İslam, hayvan haklarını son
derece önemseyen bir medeniyettir. Bunu bir çok örnekle gösterebiliriz.
Peygamberimiz, alemlere rahmet olarak gönderilmiştir. O, bir merhamet elçisidir. Peygamberimiz; doğadan ve hayvanlardan da merhametini
esirgememiştir. Mekke’nin fethine giderken 10 bin kişilik bir orduyu yeni
yavrulayan köpek için durduran, bineklerine ağır yük yükleyen insanları uyaran,
kıyamet anında dahi elimizdeki fidanı dikmemizi öğütleyen peygamberin temsil
ettiği bir dinin hayvan haklarına aykırı hareket ettiği söylenemez. İslam
medeniyeti, asırlardır bu konuda örneklik teşkil eder. Osmanlı Devleti’nde
bineklere ne kadar yük yükleneceği kanunlarla sabitti. Hayvan hakları
kanunlarda yer alıyordu.
Günümüz hiperkapital medeniyetinin hayvanları
ve doğayı da nasıl katlettiği ortadadır. Tüketim ve tamahkarlık hırsı doğada da
kendini gösterdi. İnsanlık belki de hiç olmadığı kadar doğaya karşı bu kadar
acımasız davranıyor. Günümüz anlayışı en başta insana değer vermiyor. İnsanın
değerinin olmadığı yerde doğanın da bir değeri olmayacaktır. Doğa, insanın
tüketim zevkini geliştirecek bir araçtır sadece. Acımasızca kullanılmalıdır.
Zevkperest kapital insanı kendi zevki için hayvanları da katledecektir. Hayvan derilerinden,
kürklerinden giysiler, aksesuarlar yapacaktır. Yaşadığımız çağ, bunu bize
açıktan gösterir.
İslam’ın kurban ibadetinde ise,
yardımlaşma, dayanışma, kardeşlik, komşuluk, akrabalık, fakir-fukarayı gözetme,
paylaşma vardır. Kaldı ki hayvanlar aslında insanlar için yaratılmışlardır.
Temel besin maddesi olarak hayvanlardan da istifade eder insanoğlu. Tarih
boyunca bu böyledir. Dolayısyla, her kurban bayramında tartışılan bu meseleyi
rafa kaldırmanın zamanı gelmedi mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder