25 Ekim 2012 Perşembe

Bayram izlenimleri



Bayram izlenimleri-1-

          Bayram medyası diye bir şey var ki; bayramı algılayışları Türkiye ve dünya müslümanlarının algısı ile ne derece uyumlu merak ediyorum. Artık klasik haline gelen bu haberlerin bayramın kutsallığını gölgelediği su götürmez bir gerçektir. Klasikler, her zaman değerlidir aslında. Fakat, Türk medyasının dini olguları değerlendiriş biçimi o kadar maddeci, o kadar ruhsuz ki her bayram aynı haberleri duymaktan rahatsızız. 

     Efendim, bayramda hangi siyasetçi bayramı nerede karşılayacak haberleri ki insanların bunlarla ilgilendikleri yok. Kurbanı ‘’et’’e bağlı kılanların konusu yine  et ile ilgili oluyor. Kavurma tarifleri, et nasıl saklanır, formumuzu bayram boyunca nasıl koruyacağız v.s haberleri de bunun bir alametidir kanımca. Ramazan bayramı nasıl ‘’şeker bayramı’’ değilse; Kurban bayramı da ‘’et bayramı’’ değildir. Yine bayramı tatil olarak algılayanların ilgisi yol ve hava durumu olacaktır. Bayramda havalar nasıl, trafik durumu iletileri de bunun bir göstergesi olsa gerek. Bayram maceraları da cabası. Kaçan boğalar, acımasız ve kendinlerini kesen kasaplar…

        Efendim, bayramımızı bayram etmeye çalışalım. Kutsallığın içimize çeke çeke bayram yaşamak bizim elimizde.

Bayram İzlenimleri -2-

      Yaşadığımız çağda bizi mutlu eden çok az şey var. Çağımız kaos, depresyon, stres, huzursuzluk, tamahkarlık çağı. Dinginliğin yerini kaos, huzurun yerini stres-depresyon, paylaşmanın yerini bencillik, kanaatin yerini tamahkarlık aldı. Kemal Sayar’ın deyimiyle insanlık tam da bir ruh krizinin ortasında. İşte böyle bir dünyada bayramlar kapımızı çalıyor ve bize mutluluk ikram etmek istiyor. Kapıyı açma vakti gelmedi mi? Tabi ki buyur ediyoruz. Çünkü çok ihtiyacımız var.

          Bayramı kırsalda geçirmek en istediğim şeylerdendir. İnsan ilişkileri hala çok taze, hala çok sıcak ve samimi. İnsanın doğası bunu arzular. Samimiyetle sıkılan eller, güler yüz, yürek yüreğe selamlaşma bizim arzumuzdur. Bunu, şehirde kaybetmeye doğru gittiğimizi pekala söyleyebiliriz. O sebeple kırsalda bayram farklıdır. Küçük bir Karadeniz kasabasındayım. Bartın Kurucaşile’de…İlk dikkatimi çeken, henüz namaz vaktine bir süre var iken sokakların boş, caminin ise dolu dolu olmasıydı. Her bayram vakti namaza ucu ucuna yetişen ben, bu sefer bunu kırmak üzereyim işte…Namaz sonrası bereket yağıyor üzerimize sağanak sağanak. Aynı zamanda kardeşlik, bayram çoşkusu ve mutluluğu…Herkes birbiriyle bayramlaşıyor… Yüzler gülüyor. Mutsuzluk rafa kalkmış. Yol boyunca çaya, kahvaltıya davet edenler… Balıkçılara selam veriyoruz. Onlar bugün de Allah’ın verdiği rızkı kovalıyorlar…

         İnsanlığın doğasında şehir yaşamı yoktur. İnsanlık, kırsala dönüş yapacak.Zaten bizim toplumuzda öyle değil mi? Şunu hep işitiriz: ‘’ Emekli olayım, bir dakika durmam bu lanet şehirde!’’
   Bayram, bayram ola; mutluluklar getire…

Bayram İzlenimleri-3-

        Bayramların klasik tartışma konularından biri de kesilen hayvanlara karşı insanların hassasiyeti. Ben bunların birçoğunun samimiyetine inanmakla birlikte; İslam’ı hayvan haklarına saygı göstermeyen bir medeniyet; kurban ibadetini vahşet, katliam, vicdansızlık olarak nitelendiren yakıştırmalara katılmam mümkün değil. Hatta, bunlardan bazıları haddi olmayarak kurbanın yasaklanmasını bile söyleyecek kadar ileri gidebiliyorlar. 

          İslam, hayvan haklarını son derece önemseyen bir medeniyettir. Bunu bir çok örnekle gösterebiliriz. Peygamberimiz, alemlere rahmet olarak gönderilmiştir. O, bir merhamet elçisidir. Peygamberimiz; doğadan ve hayvanlardan da merhametini esirgememiştir. Mekke’nin fethine giderken 10 bin kişilik bir orduyu yeni yavrulayan köpek için durduran, bineklerine ağır yük yükleyen insanları uyaran, kıyamet anında dahi elimizdeki fidanı dikmemizi öğütleyen peygamberin temsil ettiği bir dinin hayvan haklarına aykırı hareket ettiği söylenemez. İslam medeniyeti, asırlardır bu konuda örneklik teşkil eder. Osmanlı Devleti’nde bineklere ne kadar yük yükleneceği kanunlarla sabitti. Hayvan hakları kanunlarda yer alıyordu. 

     Günümüz hiperkapital medeniyetinin hayvanları ve doğayı da nasıl katlettiği ortadadır. Tüketim ve tamahkarlık hırsı doğada da kendini gösterdi. İnsanlık belki de hiç olmadığı kadar doğaya karşı bu kadar acımasız davranıyor. Günümüz anlayışı en başta insana değer vermiyor. İnsanın değerinin olmadığı yerde doğanın da bir değeri olmayacaktır. Doğa, insanın tüketim zevkini geliştirecek bir araçtır sadece. Acımasızca kullanılmalıdır. Zevkperest kapital insanı kendi zevki için hayvanları da katledecektir. Hayvan derilerinden, kürklerinden giysiler, aksesuarlar yapacaktır. Yaşadığımız çağ, bunu bize açıktan gösterir. 

         İslam’ın kurban ibadetinde ise, yardımlaşma, dayanışma, kardeşlik, komşuluk, akrabalık, fakir-fukarayı gözetme, paylaşma vardır. Kaldı ki hayvanlar aslında insanlar için yaratılmışlardır. Temel besin maddesi olarak hayvanlardan da istifade eder insanoğlu. Tarih boyunca bu böyledir. Dolayısyla, her kurban bayramında tartışılan bu meseleyi rafa kaldırmanın zamanı gelmedi mi?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder